28 Nisan 2009 Salı

ismi lazım değil ya da kısaca İLD


İLD, hey…
Aramız hiç bu kadar limoni olmamıştı. Suçlu aramıyorum ama seni suçlamaktan başka da çarem yok. Kimi suçlayacaktım, başkalarını mı? Ben bunu hiç yapmadım, ben hep ya seni ya kendimi suçladım. Suçlamak da sayılmaz ya pek, neyse… Ne yaptım ben sana, sen olmaktan başka. Şimdiki aklım olsa sen olmak için uğraşmazdım. Kendim olurdum. Kendim dedim: ben yani. Sen ile ben’in aynı olduğunu iddia ediyorsun bak hala. Sen başkasın ben başka. Tamam, benim içimde yaşıyorsun ama sen ben değilsin. Aynı gözlerle bakıyoruz evet kabul ediyorum ama ben senin gördüğün şeylerin hiç birini görmüyorum. En azından senin gibi görmüyorum. Evet, saçma buluyorum dolunaya bakıp duygusallaşmanı, bir doğa olayından başka bir anlamı yok bence. Ayın tam hali işte. Bir mucize mi, ne mucizesi, mucize diye bir şey yoktur. Uğraşma beni ikna etmeye. Bir örnek göster bana. Hadi ispat et. Ben şimdiye kadar hiçbir mucizeye tanık olmadım. Susuzluktan öldüğüm akşamın sabahı başucumda duran bir bardak su mu mucize, güldürüyorsun beni, yavaştan kalkıp yataktan, senin getirip bıraktığını biliyorum. Neyse, seninle dalaşmak istemiyorum. İyi geceler, hadi uyu artık. Sabah erken kalkmam gerekiyor uyumalıyım, lütfen sus biraz… Seni dinlememek için mi uyumak istiyorum, hiç alakası yok, yorgunum. Peki, tamam seni dinlememek için, senden kaçmak için uyumak istiyorum. Neden üzerime geliyorsun bu kadar. Duygusuzlaşmadım ben sadece biraz katı olmaya çalışıyorum. Beton falan dökülmedi üzerime, gayet iyiyim. Beni on beş yıl önceki benimle karşılaştırıyorsun, üzerinden o kadar çok zaman o kadar çok insan o kadar çok olay geçti ki, benim o geçmişteki kadınla hiçbir benzerliğim yok artık. Geçmişim o benim, ben değilim. Geçmişin de sensin deme bana, değil, geçmişim başka biri idi ben başka. Bak gördün mü yine uykumu kaçırdın, ne güzel tam da uykuya dalıp güzel rüyalar görecektim. Bazen kâbusum oluyorsun İLD, karabasan gibi üzerimden kaldıramıyorum seni. Biraz huzura ihtiyacım olduğunu kimseye anlatamadım, belki sen anlarsın dedim ama nerede. Sen de onlar kadar bencilsin. Biraz sessizlik, biraz susun ne olur. Soru sormayın bana bir süre. Cevap beklemeyin. Olmaz mı, çok mu şey istiyorum. Hadi kalk bakalım sen de yataktan, benimle sabaha kadar oturacaksın ve susup beni dinleyeceksin. Şu dolaptaki kırmızı şarap çok mu eski, bir kadeh içersem belki rahatlarım. Ne mi var bu kadar gergin olmama sebep. Anladığın kadarıyla yetin İLD. Ya da anlama beni. Ben de seni anlamak istediğimi sanmıyorum... Nereye kaçıyorsun, şimdi de ben senin kâbusun olacağım. Hiçbir yere gidemezsin… Hey İLD, bu şarap sanırım bozulmuş… En iyisi sen bize birer Türk Kahvesi yap, sonra da fallarımıza bakarız…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder