10 Şubat 2009 Salı

Bütün Peugeotlar Beyaz'a çalar


Güneşin altında biriktirilmiş çocukluklar, gün gelir kelebeklere yuva olur.
Zamanın keskin kılıcı ile ayrılır çocukluğundan şair
El sallarken çocukluğuna, radyodan bilmem hangi FM'den bir şarkı yükselir,
Boşlukta kaybolur sonra...

Mektuplar bırakılır bulutların altına, güneş gider kuşlar mektupları toplar.
Her kuşun ağzında bir başka pul tadı
Her kuşun postacısı ayrı,
Çocukluklara tapar kuşlar,
en çok çocuk anılarına uçarlar ıslak pullu kanatlarıyla.

Beyaz bir Peugeot geçer rüyalardan yerli yersiz,
Egzozuna boğulur ağlayan çocuklar,
Cennete 10 adım kala rüzgâr eser ürperterek.
Karar verilmelidir, hep olduğu gibi karar hemen verilmelidir.
Kılıç yarası kanamaya başlamadan,
Güneşin altına bir çocuk anısı daha yetiştirilmelidir.

Çocuk anıları güneşin altında saklanmalıdır.
Sıcak sevgi düşleri onları korusun diye, kum fırtınasından...
Unutma, Beyaz Peugeot Güneşe gider her sabah,
Bileti arka cebine koymamış mıydı annen, üzerine ince bir şeyler giy dememiş miydi? Beyaz Peugeot’nun güneşe gideceğini bilir her anne,
Arkasından bakar ama ağlamaz, korkmaz.
Korkmasın diye "Güneşin altında radyo dinleyen çocuk"...

Karanlık bir sisin ortasında kaybolmuş ruhlar,
Kaybolmanın verdiği dengesizlilikle sarhoş ruhlar, beyaz Peugeot’un arkasından koşarlar, değerleri için, kavgaları için kendileri için, gelecek için...
Herkesin kuralları farklıdır..herkes farklıdır...
Her çocuğun bir arabası kırık, her kadının bir düşü...

Durma sen 16 yaşındaki çocuk, yol sana kuşlardan armağan...
Şimdi ne Peugeot’u düşün ne beyazı,
Yol senin,
Daya başını cama, göreceklerinden korkma,
Onlar senin cama yazdıkların hatırla, bir kış akşamında...

1 yorum: